Basın



27 Haziran 2023

Millet yaşamında basının önemi
Bir toplumun ortak ve genel duyguları ve fikirleri vardır. Toplumların değerleri, uygarlaşma düzeyleri, arzu ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve fikirlerin belirme ve görünme derecesiyle anlaşılır. Bir toplumu yönlendiren ve yöneten insanlar için, toplumun talihi üzerinde karar vermek durumunda bulunan dostlar ve düşmanlar için ölçü, bu topluluğun kamuoyundan anlaşılan yetenek ve değerdir. Bu nedenle milletler, kamuoyunu dünyaya tanıtmak zorunluğundadır. Bütün dünya kamuoyu hakkında bilgi sahibi olma ise, yaşam gereklerinin düzenlenmesi için şüphesiz gereklidir. Bu hususta ise var olan araçların birincisi ve en önemlisi basındır. Basın, milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete gereksindiği fikrî gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir rehberdir.      
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 224-225)

Basın, kötüye kullanmalara engel olur ve hükümet araçlarını, görevlerini doğru yapmaya zorlar. Yayın, en etkili kontrol araçlarındandır. Bu noktada, eleştirinin kolay ve fakat yapmanın güç olduğu gerçeği, unutulmamak gerekir. Onun için, halkın iyiliği fikri her türlü eleştirilere ve tartışmalara daima egemen ve esas tutulmalıdır. Gerekli görülen fikirler, halkın iyiliği için ortaya atılmalıdır. Bu fikir hareket noktası olunca, eleştiri ve tartışma devletin de iyiliği için yapılmış ve vatandaşların toplumsal ve siyasal eğitimlerini yükseltmeye hizmet etmiş olur.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 60; 482-483)

Basın, hükümetlerin siyaseti üzerinde geniş ölçüde etki yapan büyük bir kuvvettir.
1930 (Cumhuriyet gazetesi, 31.10.1930)

Cumhuriyet basını
Türkiye basını, milletin gerçek ses ve iradesinin belirme yeri olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, düşünüş kalesi! Basınla ilgili kişilerden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır. Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zorunludur. Halkın kurtuluşu ve mutluluğu bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu gerçeği milletin kulağına, milletin vicdanına gereği gibi eriştirmede basının görevi çok ve çok
Önemlidir. 
1924 (Atatürk’ün S.D. II, s. 166)

Cumhuriyet döneminin kendi düşünüş biçimi ve ahlakıyla donanmış basınını, yine ancak cumhuriyetin kendisi yetiştirir. 
1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 326)

Florinalı Nâzım*’in mektubuna verdiği cevaptan:

Cumhuriyetin sağlamlaştırılması ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin yapacağı hizmet, şüphesiz pek geniş ve etkili olur. Bu yoldaki çalışmaların daima beğeni ve takdir ile karşılanacağı da şüphesizdir.
1924 (Florinalı Nâzım, Cumhuriyet Marşları, 1924)

Basın özgürlüğü 
Basının, genel yaşamda ve cumhuriyetin ilerleme ve gelişmesinde sahip olduğu görevler yüksektir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 62; 492)

Basının toplum yaşamında, siyasal yaşamda ve cumhuriyetin gelişme ve ilerlemesinde sahip olduğu yüksek görevleri anmak isterim. Basının tam ve geniş özgürlüğü iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu da söylemeye gerek görmem. Her türlü yasal kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin bilime, gereksinime ve kendi siyasal görüşlerine olduğu kadar, vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü özel görüşlerin üstünde olan yüksek çıkarlarına da dikkat ve hürmet etmek manevî zorunluğu,asıl bu zorunluktur ki genel düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve araç, asla geçmişte sanıldığı gibi, basın özgürlüğünü kısıtlayan bağlar değildir; aksine, basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür. 
1924 (Atatürk’ün S.D.I, s. 317-318)

Gazetelerden korkmamak gerekir. Gazetelere gelince: Onlar, yürürlükteki yasalar çerçevesinde özgürdür. Yasanın dışına çıkarlarsa yasal sorumlulukla karşı karşıya kalırlar. Basın da, yasa çerçevesinde özgürlüğünün saklı olduğuna emin olunca şu veya bu kişinin veya memurun bir gazeteyi mahkemeye vermesinden korkmamalı. Bilimsel ve toplumsal eleştiriler için kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur. Kişisel eleştiriler de haklı noktalara yöneltilmiş olmalı.
1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4.12.1929)

Basın, hiçbir sebeple baskı ve etki altına alınamaz.
1923 (Atatürk’ün S.D. III, s. 65)
 
Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar.
1929 (Ayın Tarihi, Cilt: 20, Sayı: 65, 1929)

Gazeteler, yasanın ve halkın çıkarlarının tersine davranışlara tanık oldukları ve bunları öğrendikleri takdirde gerekli yayında bulunmalıdırlar.       
1923 (Atatürk’ün S.D.U, s.51)

Toplanma özgürlüğü ve basın özgürlüğü    
Bu iki özgürlük, aynı ilkeden çıkar. O ilke, insanların,fikirlerini serbest söylemek ve yaymak hakkıdır. Vatandaşlar kendi eğitim ve öğretimleri için ve halkın yararları noktasından fikirlerini karşılıklı olarak alıp vermelidirler, düşündüklerini istedikleri gibi söyleyebilmelidirler. En büyük gerçekler ve ilerlemeler, fikirlerin serbest ortaya konması ve karşılıklı alınıp verilmesi ile meydana çıkar ve yükselir.
1930 (Afetinan, M.K.Atatürk’ten Y, s. 33)

Basın özgürlüğünü kötüye kullananlar 
Basın özgürlüğünün sakıncalarının giderilmesinin yine basın özgürlüğüyle mümkün olduğuna dair bu Büyük Meclis’in yol gösterme ve düzenleme alanında güzel karşılanan esaslar, eğer cumhuriyetin ruhu olan erdemden yoksun kendini bilmezlere, basının içinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikir alanındaki uğursuz etkileri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en sonunda haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, yasaların özel durumlarından yararlanma imkânını bulurlarsa Büyük Millet Meclisi’nin eğitici ve ezici gücünün karışma ve uyarması elbette gerekli olur.
1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 325-326)

Özel amaçla yayın yapan bazı gazetelerin, halkın çoğunluğu üzerinde yaptığı etki, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir.        
1924 (Atatürk’ün S.D.III, s. 78)

Aşağı insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adî yalanları yaymada basının kullanıldığı görülmüştür. Basın ve fikir özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı başka tehlikeler de vardır. Basının ve hatta fikir derneklerinin, millî hükümetin etkisinden kurtularak, siyasal ve ekonomik gizli amaçlara âlet olmasından korkulur. Basının para ile satın alınabilmesi, milletlerarası yüksek para âleminin basın üzerinde gizli etkisi ya da sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi, işte bunların kamuoyunu aldatma ve yanıltmasından gerçekten korkulur. Fakat, özgürlükten çıkacak bu fenalıklar, asla çaresiz değildir. Evvelâ, basın özgürlüğüne yasal bir sınır çizilir. İkinci olarak,gazeteler, özel bir örgüt yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir etki yaparlar. İlk zamanlarda bir kazanç işinden başka bir şey olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikrî ve siyasî eğitimi de bir teminattır. Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlarına inanmamaya alışırlar. Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması nedeniyle, iyi niyetin gelişeceğini ve hayatî sorunlar üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima çoğunluğu oluşturacaklarını kabul etmek uygun olur. Çünkü, her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür.

Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir. Deneyim göstermiştir ki, her şeyi söylemekten insanları menetmek, asla mümkün değildir. Fakat, millî eğitim ve büyük manevî kuvvetlere karşı hükümetin uygun hareket tarzı sayesinde, isyancı fikirlerin yayılmasına izin vermeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür. Fakat herhalde, her şeyin söylenmesine izin vermek ve bunun karşısında söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek önlem almakla yetinmek de anlamsızdır. Bütün halkın harekete geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur. Tıbbî bir sağlığı koruma bilgisi olduğu gibi, toplumsal bir sağlığı koruma bilgisi de vardır. Her ikisi aynı ilkeye dayanır. Maddî mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi manevî mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, kişinin vücudunda maddî bir sağlamlık yaratmak mümkün olduğu gibi, toplumsal yapıda da manevî bir sağlamlık yaratmak ve bu yolla bir karşı koyma zemini hazırlamak mümkündür.
1930 (Afetimin, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 61-62; 488-492)

Bilerek veya bilmeyerek yabancı kaynakların etkisine kapılanlar vardır. Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlüğümüzü zayıflatacak çalışma içine girmiş bulunuyorlar. Vatandaşlar, bu gibileri tanımalı ve onların sözlerindeki gerçek anlamı bulmaya çalışmalıdırlar.
1925 (Atatürk’ün S.D.V., s. 211)

Memlekette kalem özgürlüğünün de demokrat bir idareye lâyık ağırbaşlılıkla kullanılmakta daha dikkatli bulunulacağını umarım. Özgürlüğü kötüye kullanmanın sebep olduğu birçok felâketleri çekmiş olan bu memlekette, bu dikkate özellikle gerek olduğu inancındayım.
1930 (Atatürk’ün S.D.1, s352)