Afyonkarahisar Gençleriyle Konuşma

Türk Ocağı’nın ziyafetinde söylenmiştir.

Saygıdeğer genç arkadaşlarım!
Afyonkarahisar’ın Türk Ocağı’nda geçen bu kıymetli zamanlar beni pek çok rahatlattı ve mutlu etti. Genç arkadaşımızın memleketin önemi ve halkının yetenek ve faaliyeti hakkındaki açıklamalarından son derece memnun kaldım. Gerçekten Karahisar üç tren yolunun buluşma noktasında bulunmakla beraber yerinin bu önemiyle uygun bir ilerleme görüntüsü göstermiyorsa kabahat halkta, yetenek ve faaliyeti çok açık olan halkta değil; bütün kabahat, bütün Anadolu’yu baştan başa harabe halinde bırakan geçmiş idarededir.

O idare yüzündendir ki, Anadolu bu durumda kaldı. Sarayların rahatlığı içindir ki, Anadolu böyle bakımsız bırakıldı. O idareyi kökünden atıp koparan milletin uyanışı ve açıkgözlülüğü, artık bundan sonra Anadolu’nun az zamanda bu virânelik halinden kurtarılacağına açık bu işarettir.

Ocağımızın henüz bir buçuk aylık ömrü olmasına rağmen gösterdiği çalışma ve yetindiği kazançları gerçekten övgüye değer görürüm. Memleketin bilginleri, öğretmenleri, aydınları tarafından kıymetli çalışmalar sonucunda toplanılan bu kazançlar daha ilk adımda el ile hissedilecek bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bize hareketlerimizin serbestliğini, düşüncelerimizin serbestliğini, çalışma serbestliğimizi veren milli idaremizin sayesinde kusurlarımızı, eksiklerimizi, zararlarımızı, yokluklarımızı az zamanda gidermeyi başaracağımıza eminim.

Arkadaşımızın benim hakkımda, gerek ocak adına gerek halkın duyguları adına okuduğu destandan ayrıca duygulandım. Milletin her yol ve her araç ile böyle güvenini gördükçe kuvvetim artıyor, zamanım olmadığından kıymetli beldenizden bu gece hareket etmek zorunda olduğum için, sizlerle uzun süre sohbette bulunamayacağımdan üzüntülüyüm. Yalnız bu üzüntümü şununla hafifletmekteyim ki, memleketiniz güzergâh üstündedir. Buraya kolaylıkla her zaman gelinebilir. İnşallah ileride daha etraflı ve ayrıntılı görüşmek mümkün olur.

Paşanın bu konuşmasından ve büyük Gazilerinin kendileriyle teklifsizce, arkadaşça sohbetlerde bulunmasından duygulanan bir genç ayağa kalkarak dedi ki:
“Büyük Gazimiz, siz bütün bir tarihsiniz ve bizler de böyle canlı bir tarihin karşısında bulunmakla tarihi kimseler olduk. İleride bizim bir bu nasibimizi ve sizin büyüklüğünüzü düşünen torunlarımız, sizin için diyecekler ki: O da bizim gibi bir insan mı idi, bizim gibi yürür, bizim gibi konuşur mu idi, acaba onun gözleri de bizim gibi mi görür, kulakları bizim gibi mi işitirdi?”.

Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine, sözlerine şu şekilde devam etmiştir:
Arkadaşlarım;
Ben zannediyorum ki, milletin bütün fertlerinin hiçbirinden fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla girişim görüldüyse bu benden değil, milletin birleşiminden çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdani eğilimleriniz bana dayanak oluşturmamış olsaydı; bendeki girişimlerin hiçbiri olamazdı. Millete ait üstün nitelikleri yalnız kişilere yükleyen anlayış, eski idarelerin sistem ve yöntem meselesinden doğuyor. Vaktiyle var olan devlet ve devletlerin kuruluş amacı sırf bir kişinin çıkarlarını ve isteklerini karşılamaya yönelmişti. Kişilerin bu istek ve emellerine yardımcı olan millet, gösterilen büyüklüklerin şerefinden kesinlikle pay alamazdı. Ancak hata ve beceriksizlik olursa onlar millete yüklenilirdi. Bugün bu durum var değilse, millet kendi büyüklüğünü olduğu gibi dünyaya göstermişse, fazlalık bende değil, hazır şeklin mahiyetindedir. Bu şekil var oldukça, bu yere çıkacak herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz. Arkadaşımızın hakkımdaki sözleri beni duygulandırdı. Fakat bana karşı söylediğiniz sözlerin asıl içtenliği, bana karşı gösterdiğiniz hareketlerin asıl ciddiyeti, ancak bugünkü idare şeklinin korunmasında göstereceğiniz kahramanlıkla kalıcı olacaktır.

Hâkimiyet-i Milliye, 02.04.1923