İkinci Toplanma Yılını Açarken
Efendiler!
Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün ikinci toplanma yılına giriyor (Allah muvaffak etsin sesleri). Geçirdiğimiz bu bir yıl içinde Yüce Meclis ve bütün milletçe gösterilen özverili çalışmaları, büyük bir saygı ile anarım. (Alkışlar). Millî çalışmalarımızın bugüne kadar doğurduğu mutlu sonuçlardan bahsederken millî yılımızın -bu yılı millî niteliği ile anmakla özel bir zevk duyabiliriz- içine aldığı dış ve iç olayları özet olarak hatırlatmak isterim. Bildiğiniz gibi İtilâf Devletleri, l6 Martta payitahtımızı çok üzücü bir biçimde işgal ederek hükûmetimizi felç durumuna soktular (Allah Kahretsin sesleri). Hilâfet makamını ve saltanatı ellerinde oyuncak yaptılar. Bir suikast darbesiyle, milletimizi güçsüz ve yaşama hakkını korumadan mahrum bir duruma getirdiklerini sandılar ve ortadan kaldırma arzularının gerçekleştirilmesine artık hiçbir engel kalmadığı fikrine düştüler. Halbuki, ateşkesin imzasından beri düşmanlar tarafından yapılan fecî, anlaşmaya uymayan ve yok edici saldırılar karşısında yeterli derecede uyarılmış olan milletimiz, bu son darbeyi unutmadı. Derhal, geleceğinin gerçek sahibi olduğunu ve hakimiyetine sahip çıktığını dünyaya ispat etmek için kendine yakışan haysiyetli tavrı takındı (Yaşasın Sesleri).
Seçimlerin yapılmasına davet edilen milletimiz hemen vekillerini seçerek görev başına gönderdi. Ülkenin geleceği, vekillerinden oluşan Yüce Meclis’imizin güvenilir ellerine bırakıldı. Yüce Meclis’iniz de toplanmasının birinci günü olan 23 Nisan l920 tarihinde Milletimizin, içte ve dışta tam bağımsızlığını bizzat üstleneceğini ve ülkeyi yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilân etti (Alkışlar). Meclis’inizi oluşturan saygıdeğer üyelerin her biri, uzak yerlerden bin türlü sıkıntı ve zorluklara katlanarak Ankara’ya geldiler. İstanbul’da saldırıya uğrayan Meclis-i Mebusan üyelerinden bir kısmı, düşman tehditleri ve takipleri altında Anadolu’ya geçtiler. Böylece Büyük Millet Meclisi’nin bütün saygıdeğer üyeleri, o karanlık ve karışık günlerde milletin istediği kutsal vazifenin yapılmasına olgun bir kararlılık ve sağlamlıkla el koydular. Bugün bütün bu sayın arkadaşlarımı tekrar kutlama ve saygılarımı bildirme fırsatı bulduğum için mutluyum (Alkışlar). Meclis’imizin ne kadar güç şartlar altında ve ne büyük öz veriyle görevine başladığını ve devam ettiğini anlamak için, tarihi toplantımızı ve bundan sonraki günlerde iç durumumuzu hatırlamak yeterlidir.
Efendiler!
Hatıralarınızdadır ki, İtilâf Devletleri’nin koruyuculuğu ve İstanbul’un bazı çevrelerin kışkırtılması ile millet bireylerini birbirine kırdırmak üzere hareket eden Anzavur, Biga dolaylarında faaliyete başladı. Aynı kışkırtmaların etkisi ile Düzce, Hendek, Adapazarı, Bolu ve Gerede olayları Hilâfet Ordusu adı altında faaliyet gösteren hainlerin etkisi altına girdi. Din, millet ve memleketin kurtuluşu amacına yönelmiş olan millî girişimlerimizi güya şeriat dili ile aşağılayan fetvalar çıkarıyorlardı. Bu şeytanca, haince, kışkırtma girişimleri sonucunda, Meclis’imizin burada ilk toplandığı gün asiler, Ankara’nın sekiz saat uzaklığına gelmiş bulunuyordu. Büyük Millet Meclisi’nin büyük ve kendinden emin durumu, ileri görüşlü önlemleri sayesinde yatıştırılan bu isyan şamatalarını, Yozgat, Zile, Akdağmadeni, ve Sivas çevresi isyanları ve bunları da Konya, Karaman, Ilgın ayaklanmaları izledi.
Süleyman Sırrı Bey (Yozgat) – Sayın Paşa rica ederim, isyan Yozgat’ta değildir. Çapanoğulları’nındır.
Mustafa Kemal Paşa (Reis Paşa) (devamla) – Memleketimizin diğer bazı yerlerinde de millî hükûmetimize itaatsizlik olayları görüldü ve daha sonra Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem ile kardeşlerinin hainliklerine tanık olduk. İşte efendiler, Yüce Meclis’imiz ve onun hükûmeti, düşmanların ve hainlerin düzen ve kışkırtmalarıyla ortaya çıkan bu gericilik olaylarını ve huzursuzlukları bastırmak konusunda başarılı oldu. (Çok şükür sesleri). Oldukça az zarar ve can kaybı ile karışıklık ortadan kardırıldı. Kandırılmış olan halk, uyarılarak aydınlatıldı. Halkın cahil kısmına da gerçek durum konusunda bilgi verildi. Bu arada, özellikle Anadolu’nun saygıdeğer ilim sahibi kişilerinin gerçek fetvalarıyla halka doğru yolu gösteren uyarılarını teşekkürle anmayı kendime bir görev sayarım. (Alkışlar).
Efendiler, hatırlatmak isterim ki, kararlılık ve inancımızı sarsmak için, içte meydana getirilen üzücü olaylar henüz sürerken, düşmanlarımız da dıştan baskı ve acımasız kışkırtmalara bir an bile ara vermiyorlardı. Batıda Yunanlılar, güneyde Fransızlarla ve onların silâhlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde Müslüman halka çeşitli baskı ve katliam uyguluyorlardı. Yunanlılar birçok kuvvetlerimizin iç ayaklanmalarla uğraştığı ve aslında henüz düzenli millî ordumuzun kurulmadığı bir sırada yerel kuvvetlerle savunulan Batı cephelerimize saldırdılar. Bu savaşların maddî sonuçları üzücü olmakla birlikte millete daha güçlü bir inançla savunma cesareti verdiğinden çok yararlı sayılmalıdır. Doğrusu, ateşkesten sonra düşmanlarımız tarafından silâhları alınarak ve sayıları azaltılarak eritilen orduları az zamanda nerdeyse baştan kurduk. Yeniledik, giydirdik, donattık. Bugün her cephede üstün bir biçimde savaşan ve vatan savunmasının ne demek olduğunu tam anlamıyla bilen ordularımız vardır. (Alkışlar) Bu ordular ile Doğuda Ermenistan zaferini kazandık ve batıda Yunanlıları yendik (Alkışlar). Doğu ordumuzun etkili durumu bize millî tutsaklığımızın önemli bir nedenini oluşturan Kars, Ardahan ve Artvin’in geri alınmasını sağladı (Alkışlar). Ordularımız ülkeyi koruma ve ülkenin tam bağımsızlığını sağlama gücünü göstermeye, ispat etmeye hazır bulunuyorlar. (Yaşasın sesleri) İnşallah, tam bağımsızlığımızı sağlayacak olan kahraman ordularımızın komutanlarıyla subay ve erlerine ve büyük bir şan ve şerefle millî savunmamıza fiilen katılan halkımıza ve özellikle vatanlarının savunmasında olağanüstü kahramanlıklar gösteren Antep halkına, genellikle halkın başında resmî görevlerini vatanseverliğe yakışır biçimde özveri ile yerine getirmekte olan hükûmet görevlilerine, bütün milletin ve yüksek heyetimizin duygularına tercüman olacak borçluluk duygularımızı arz etmeyi görev sayıyorum. (Alkışlar)
Efendiler!
Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülke geleceğini tam olarak üstlendiği gün, başındaki yönetimin, geçmişin hürriyet tanımayan fikirleri ve kuralları üzerine kurulmuş çürük bir yapı olduğunu açıklamaya gerek görmüyorum, Yüce Meclis’iniz işte böyle bir yapının düzeltilmesi çalışmalarına girişmiştir ve zamanla tamamlamayı amaçladığı ilkeler genel yönetimi güvenilir bir biçime dönüştürme işlemini başarmaktadır. Teşkîlât-ı Esasiye Kanunu’nun içeriği uygulandığı ve yeni İl Yönetimi Kanunu’yla tamamlandığı takdirde, memleketin içte muhtaç olduğu gelişme ortamının tam anlamıyla hazır olacağına inanıyorum.
Efendiler!
Mücadelenin önemini anlayan milletimiz, bütün gücü ile büyük bir çaba göstermiş, memleketin bütün maddi ihtiyacını karşılayacak ümit vaat eden fikirleri sunmuşlardır. Millî işlerde, memleketimizce önemli bir olay böylece çözümlenmiş, az çok denk bir bütçe hazırlanması başarılmıştır. Ülkemizde iktisadî konuların nitelik ve önemi bilinmemekle birlikte, Yüce Meclis’iniz ülkenin gelir kaynaklarına sahip olması için prensipler koymuştur. Ateşkesten sonra, yabancılar gelir kaynaklarımıza tümüyle el koymak için girişimlerde bulundular. İstanbul’daki zorbalıklarına dayanarak, maden aramak için gerekli izin belgelerinin verilmesini yasakladılar. Biz, memleketin bütün zenginlik kaynaklarına sahip olarak ihracat ve ithalât arasındaki dengenin sağlanması ve üretimin gideceği yere kolayca ulaşması için, yolların düzeltilmesini ve ulaşıma açık tutulmasını sağlamaya çalıştık. Millî eğitim, genel sağlık, nüfus ve kalkınma yönlerinde pek göze görünür sonuçlar henüz alınamadı. Ancak, bu konularda iyi sonuçların açık bir şekilde görülebilmesi için ortam, süre, araç ve çok paraya ihtiyaç olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte, ülkenin ve milletin en gerekli ihtiyaçlarının sağlanma yolları araştırılmakta ve incelenmekte olup, yakın bir gelecekte memnuniyet verici bir sonuç elde edilmesi için bir zemin hazırlanmasına çalışılmaktadır. Yüce Meclis’in kurduğu İstiklâl Mahkemeleri sayesinde, süratli ve adaletli bir biçimde birçok kötü tutumlara son verilmiştir. Bugün memleket, medenî kanunlarla ve sabit mahkemelerin kurulmasıyla asayişe hükmeden bir duruma getirilmiştir.
Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir yıldan beri olgun bir başarı ile sürdürdüğü ve uyguladığı iç ve dış siyaset, fiilî sonuçları ile tamamen açıklığa kavuşmuştur. Efendiler, siyasetimizde belirli olan prensiplere bugüne kadar bağlı kaldığımız gibi, bundan sonra da, milletin geliştirilmesini, hakimiyetin korunmasını sağlayacak olan bu siyasetimizi korumaya devam edeceğimiz doğaldır. İç siyasetimizde en büyük üstünlüğümüz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi kararlarını hakim kılmak esası, Teşkilat-ı esasiye kanunumuzda tespit edilmiştir. İç siyasetimizde de en belirgin özelliğimiz olan kanunları bir an önce çıkararak iyi bir biçimde uygulamaya çalışacağız.
Dış siyasetimizde, milletin yararına gerekli bulunan ilkeleri içine alan, tamamen bağımsız ve serbest bir siyaset izleyeceğiz. (Alkışlar) Meclisimiz ve Meclisimiz’in hükûmeti savaşçı ve maceraperest olmaktan uzaktır. Tam tersine barış ve esenliği tercih eder. Özellikle insanî, medenî araçların zemininin oluşmasına son derece taraftardır. İşte bu ilkeler içinde gerek Doğu ve gerek Batı devletleri ile daima iyi ilişkiler ve dostluk bağları aramaktayız. Doğuda Azerbaycan, kuzeyde Kafkas ve Afganistan hükûmetleriyle içten ve vicdanî ilişkiler kurduğumuz gibi, Irak ve Suriye İslâm halkıyla da olağanüstü içten bağlar kurduk. Bizce önemli olan bu bağları korumaktayız.
İran hükûmetiyle de ilişkilerimiz vardır. Bunu belirtmek görevimizdir. Ermenistan ve Gürcistan ile aramızdaki ilişkilerin de yakında düzeleceğini ve millî çıkarlarımıza uygun bir şekle ulaşacağını ümit ederiz.
Rus Bolşevik Cumhuriyetiyle varolan ilişkilerimiz iyi bir şekilde gelişerek devam etmektedir. Ve bu ilişkiyi halen Moskova’da bulunan yetkili heyetimizin katıldığı konferansta daha güvenilir ilkelere dayandırarak kuvvetlendirmeye çalışmaktayız. Bu çalışmamızın tamamen millet arzusuna uygun olacağına şüphe yoktur.
Batı alemine gelince: İtilâf Devletleri’nden bazıları ile zaman zaman yarı resmî ilişkiler kurulmuş ve daima memleket ve milletimizin çıkarına olmak şartıyla dünyada barışı ve huzuru sağlama imkânı aranmıştır. İngiliz siyasetçileri bizim barışsever amaçlarımızı daima anlamamış görünmüşlerdir.
Ancak Milletimizin bir yıllık uğraşı sonucunda var oluşunun ve bağımsızlığının savunulması konusundaki kesin kararının sarsılmaz olduğu açıkça görüldü. Milletimiz, İstanbul’da padişahın huzurlarında toplanan Şura-yı saltanat ayağa kalkarak alınan karara dayanılarak İstanbul hükûmetinin kabul ettiği Sevr Antlaşması’nın altındaki idam kararının yok edici niteliğini anladığını ve bunun Türkiye’de uygulanamayacağını, kararlı mücadelesi ile maddeten ispat ettikten sonra, İtilâf Devletleri’nin siyasî devlet adamları bizimle görüşmeye gerek duymuşlardır.
Geçen yılın bugünlerinde gelen barışla ilgili haberler, herkese üzüntü veriyordu; her tarafta düşmanların maddî ve manevî hücumları ile karşı karşıya idik. Herkes bize karşı idi. Bugün bütün dünya davamızın kutsallığını anlamış bulunuyor. İnsanlık dünyası ve medeniyet bize her tarafta günden güne artan bir güler yüz gösteriyor. Geçen yılın bugünlerini derin bir endişe ve üzüntü içinde yaşayan milletimiz, bu yılın aynı günlerinde kararlı ve metin oluşunun eserini görmekle övünmelidir. (Alkışlar) Geçen yılın bize getirdikleri en büyük yıkım ve uğursuzluk Sevr Antlaşması idi.
Efendiler!
Düşmanların bütün bir yıllık çabalarına karşılık sonuçta bugün Sevr Antlaşması fiilen ve hükmen yoktur (Sürekli ve şiddetli alkışlar).
Sonucundan ümitli olmak istediğim Londra Konferansı, insanlık dünyasının hak kazanmış olduğu barış ve huzuru bir süre geciktirse bile, bugün anlaşılmıştır ki, Sevr Antlaşması hükümleri Türkiye’ye zorla uygulanamaz. (Şiddetli alkışlar).
Efendiler, mağlup sıfatıyla 1918 ateşkes antlaşmalarını imzalamış milletler arasında ancak Türkiye, uyguladığı siyasetin ileri görüşlülüğü ve silâhlarının kuvveti ile ulaşabilmiştir.
Efendiler, İtilâf Devletleri bizi bağımsız bir devlet olarak yaşama kabiliyeti olmayan bir millet olarak görüyorlardı. (Çok yanlış sesleri) Ve bu yanlış görüşe dayanarak memleketimizi parçalamak ve milletimizi esaret altına almak istiyorlardı. Onları bu görüşte aldatan neden, milletimizin kendi kendisini yönetmeyi başaramayacağına inanmalarıdır. Oysa milletimizin ilk yıldan beri hiçbir yardım görmediği ve asırlardan beri yönetimden dışlanmış olarak yaşadığı ve milletlerin başına gelebilecek olan felâketlerin en büyüğü ile karşılaştığı halde en medenî, en insanî ve bütün hürriyet şartlarına haiz olarak kendini yönetmektedir. (Alkışlar) Düşmanlarımız, işgal ettikleri memleketimizde her çeşit savunma araçlarından arındırılmış olan milletdaşlarımıza karşı bugüne kadar aralıksız yıkma, yağma, öldürme, sürgüne gönderme gibi zulüm ve haksızlıklarını sürdürmeye devam ettikleri halde, Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin bölgesi içinde kalan bütün Müslüman olmayan unsurlar, kanunlarımızın ve silâhlarımızın koruması altında, korkusuzca, güven içinde yaşamaktadır. (İslâmiyet gereği ve insanlığımızdandır sesleri).
Efendiler!
Bu konuşmama ek olarak Yüce Meclis’inizin bir yıllık çalışmalarını takdir ederek, özetlemek isterim. Yüce Meclis’in toplantı başlangıcı olan 23 Nisan l920 tarihinden dünkü güne, 28 Şubata kadar 311 gün geçmiştir. Bu süre içinde Yüce Meclis’imiz 159 gün toplanmıştır. Bu toplantılarda 51 gizli ve 356 açık olmak üzere 450 oturum yapılmıştır. Yüce Meclis’iniz çalışmaları ile şimdiye kadar Genel Kurulca 104 Kanun kabul edilmiştir. Bundan başka, 149 Kanun teklifi görüşüldükten sonra reddedilmiştir. Demek ki 252 kanunla uğraşmıştır. Bundan başka gereği yapılmak üzere 67 kanun teklifi, Heyet-i Vekile’ye verilmiştir. 6 kanunun görüşülmesi ertelenmiştir. 55 kanun yeni yıla devredilmiştir. Demek oluyor ki, toplam 381 kanunla Yüce Meclis’imiz uğraşmıştır. Yüce Meclis’imizin çıkardığı kanunlar içinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu, İcra Vekilleri İntihabı Kanunu, Temyiz Heyeti teşkiline dair kanun, Bakanlar Kurulu üyelerinin seçimi kanunu Yargıtay’ın kurulması ile ilgili kanun, İstanbul’un işgalinden sonra İstanbul hükûmetince imzalanmış bulunan antlaşma ve diğerlerinin yürürlükten kaldırılması kanunu, Toplantı Hisab-ı Ekseriyet Kanunu, Mer’i Müşkilat Kanunu, Yeterli Sayısı Kanunu, İstiklâl Mahkemeleri kurulması ile ilgili kanun, İçki Yasağı Kanunu, köylünün mutluluk ve refahını sağlamak üzere Baltalık Kanunu, Savaş Zammı Kanunu, Cephe Zammı Kanunu, yine milletin sağlık ve yaşam ile ilgili olması dolayısıyla Frenginin Bulaşmasını Önleme Kanunu, milletin ve Yüce Heyetiniz’in niteliğini, şeklini ve yetkilerini tespit etmek üzere Teşkilat-ı Esasiye ve iktidarımızı, malî gücümüzü göstermiş olması nedeniyle Bütçe Kanunları övgüye layıktır. Komisyonlardaki çalışmalara gelince: Efendiler, çeşitli olaylarla ilgili olarak kanunlarla birlikte 703 parça iş yollanmıştır. Bunlardan 422’si komisyonlardan çıkmıştır. 281’i yeni yıla devredilmiştir. Bundan başka yüce heyetimizin ilgilendiği olayları izlemeniz sonucu önemli bulunun konularda ayrıca 111 adet önerge verilmiş ve bunlar Heyet-i Vekile’ye havale olunmuştur. Bunlardan başka sosyal işleri yürütürken gösterilen dikkati ispat etmesi nedeniyle olağanüstü önemi vardır. 122 önerge ile Heyet-i Vekile’ye sorular sorulmuş ve gensoruda bulunulmuştur.
Arkadaşlar, Yüce Heyetiniz’in bu meclis içinde olan bu çalışmalarından başka; doğrudan doğruya saygıdeğer arkadaşlarımızdan birçokları Yüce Meclis’iniz adına devlet görevlilerine de fiilen katılarak vatan görevlerini yerine getirmeye çalışmışlardır. Kısaca özetlemek gerekirse, arkadaşlarımızdan bir kısmı elçiliklere atanmışlardır; Bir kısmı doğuda ve batıda heyetlerde üye olarak en önemli siyasal konular ile uğraşmışlardır. Ve yine arkadaşlarımızdan birçokları orduların, kolorduların, birliklerin, kıtaların başında olarak düşmanlarla çarpışmışlardır ve çarpışıyorlar. Ve yine seçkin arkadaşlarımızdan bir kısmı er olarak cephelere gitmiş, askerî kıtaların içinde düşmanlarla savaşmışlardır. Arkadaşlarımızdan bir kısmı da İstiklâl Mahkemeleri’nde adliye işleri ile uğraşmıştır. Bazı arkadaşlarımız memleket içinde önemli hükûmet olaylarının soruşturulması için görevlendirmişlerdir. Pek çok arkadaşlarımız millete doğru yolu göstermek ve milleti aydınlatmak için yolcu olup geziler yapmışlardır. Çoğu kez ordu cephelerini coşturmak ve gayretlendirme için dolaşmışlardır. Doktor olan arkadaşlarımız savaş meydanlarında yaralanmış olan askerlerimizin tedavilerini acil olarak yapmışlardır. Üyelikle memurluğun aynı anda yapılmasına kanunen sakınca bulunmadığı zamanlarda da birçok arkadaşımız valiliklerde, mutasarrıflarda, kaymakamlıklarda bunun gibi adlî ve mülkî memuriyetlerde bulunmak şeklinde devlet hizmetine katılmışlardır.
Efendiler, Yüce Meclis’imiz olağanüstü çalışmayla uğraşırken yürütme kuvvetiyle görevlendirdiğimiz Bakanlar Kurulu İcra Heyeti Vekileleri de savaş meydanlarındaki komutanlık karargâhları gibi geceli gündüzlü çalışmalarıyla takdir toplamışlardır. Bakanlıkların ve bütün iş arkadaşlarımızın görevlerini büyük bir düzen ile yürütmelerinden dolayı kendilerine teşekkür ederiz. (katılırız sesleri).
Bu bunalımlı toplanma yılının ödülünü görmekle mutlu olan Meclisiniz, ilk gününe kavuştuğu ikinci çalışma yılında da aynı canlılıkla inşallah son başarıyı elde edecektir.(İnşallah sesleri). Cenabı haktan hepinize başarılar dilerken, haklarımızın korunması ve bağımsızlığımızın kurtarılması gibi yüce ve kutsal savaşta şehitliği kazanan kardeşlerimizin mübarek ruhlarına da fatihalar sunarım. (Fatiha okundu).
Yüce Meclis, ikinci yılına on ikisi Malta’da tutuklu, altmış sekizi İstanbul Meclis-i Mebusan’dan katılan ve iki yüz yetmişi de Büyük Millet Meclisi’ne üye olarak seçilen toplam 35 muhterem sayın üye ile başlıyor. Malta’daki haksızlığa uğramış saygıdeğer arkadaşlarımızı da yakında aramızda görmemizi dilerim. (inşallah sesleri).
Efendiler!
Milletimizin olağanüstü yeteneği vardır, bu yeteneklerin geliştirilmesi ve veriminin ortaya çıkması ile şüphesiz parlak sonuçlara varılacaktır. Ancak tarihin bazı korkunç kayıtlarını büyük bir önemle hatırlatmayı yararlı buluyorum. Arkadaşlar bir millette, hele bir milletin yönetimi başında bulunan yetkililerde aşırı istek ve şahsî tartışmalar, vatan ve millet görevlilerin gerektirdiği yüce duyguların üstüne çıktığında devletlerin parçalanma ve dağılması engellenemez mümkün değildir. Milletimizin gerçek temsilcileri olan bütün arkadaşların bu gibi çelişkilerden daima uzak kalacaklarından şüphe edilmez; Yüce Heyetimizin karşılıklı duygusal kardeşlik ve beraberliği, temsilcisi bulunduğumuz bütün millete de yayılarak, hep aynı olgunluğunu elbette koruyacaktır.
Sayın arkadaşlarım, bütün bir millet olarak ölümle göz göze geldiğimiz ateşkes günlerinden başlayarak bugüne kadar aldığımız yolu, atlattığımız sayısız güçlüğü bir kez daha birlikte hatırlayalım. Ne zaman başladığı bilinmeyen zamanlardan beri, bağımsızlık şerefi ile yaşayan milletimiz en kötü bir sona, ölüme gidiyor gibi görünmüş iken, tutsaklığa karşı evladını ayaklanmaya çağıran atalarımızın sesi kalplerimiz içinde yükselerek bizi son kurtuluş savaşına yöneltti. Artık ümitsizlik, bıkkınlık günleri çok uzaklarda kaldı. Memlekete kurtuluşu, gerçek yolu göstermiş ve bütün milleti kendi bağımsızlığı altında toplamış olan Yüce Meclis’imiz ikinci çalışma yılına girerken ben, ufkumuzda açığa çıkmaya başlayan ışıkların bu kadar felâket görmüş olan mutsuz vatanımızda, iyi bir sabah olmasına dua ediyorum.